Pages

April 22, 2014

23 Nisan'dan Ötürü...

Çocuklar soru sorarlar.
Çok soru sorarlar, sürekli sorarlar.

Mesela bir gün dinlemek istediği bir şarkıyı her zamanki gibi açmaya çalışıp açamayan çocuk "Biz youtube'a ne yaptık ki kapandı?" diye sorabilir.
Bir an kalırsınız öylece...

Ağaçların niye yerlerinden söküldüğünü de anlamamışlardı zaten. Niye eskisi kadar büyük salonlarda çocuk oyunları izleyemediklerini de...

Sonra seçim var dedik, herkes yazıp sandığa atarak kendi fikrini gösterecek dedik. Seçimlerde oylar sayılırken mızıkçılık olmasın diye sandıkların başında bekleyeceğiz dedik.

Sonra seçimler bitti oylar sayıldı.

Sordular tabi, "Ne oldu niye tekrar onlar seçildi? Hani ağaçları kesmişlerdi, hani herkesin hakkını elnden almışlardı?" diye sordular.

"Demokrasi" diyecektik, diyemedik.
Pek dilmiz varmadı.

Çocuklar soruyor, cevap bekliyor.
Ben de bekliyorum.

Her salı dinliyorum, birisi önündeki mikrofonu patlatırcasına bağırarak intikam yeminleri ediyor, balkonlar tezahuratlarla alkışlarla kendisini onurlandırıyor. Meclisin ilk kurulduğu zaman nasıl bir hoşgörü ve birlik içerisinde çalıştığını anlatırken, Gazi Mustafa Kemal'e neden "Atatürk" demeye dilinin bir türlü varmadığının cevabını bulamıyorum.

Çocukların kafasını kesilerek öldürüldüğü komşu ülkede, bu vahşeti yapanları Başbakan neden destekliyor sorusunun cevabı bir Allah'ın kulunda yok.

Biz kendisinin dediği gibi "şımarıklık" olsun diye mi İşçi Bayramı'da meydanlardan meydan beğenmiyoruz Taksim de Taksim diye tutturuyoruz? Peki o çirkin "yayalaştırma" bozuntusu hali boşuna mı yapıldı Taksim'e?

Gözbebeğimiz Cumhuriyetimiz 95. yaşına girerken başında kim olacağını konuşuyor ya herkes bu günlerde, hem de kenarda oturmayacak, koşacak koşturacak terleyecek ve terletecek...

Hepsini bırakıp bir de bu soruya çocuk gözüyle baksanıza;
"Ülkenin en en eeennnn büyük başkanı..."
Çok cesur, çok akıllı, çok iyi kalpli ve güçlü birisi olmalı kesin

Çünkü her zaman haklılar kazanır haksızlar cezasını çeker.
İnsanlar iyi insanları severler ve seçerler, kötülere dersini verirler

Bişey diyemezsiniz, öylece kalırsınız.

Ben bütün değer yargılarının teker teker yerle bir olduğu bu düzende çocuk olmayı hiç istemezdim. Her sorumun cevabının kafamı biraz daha karıştırdığı, doğrularla yanlışaların bu kadar birbirine karıştığı, büyüyünce nasıl iyi bir insan olunabileceğini tam kestiremediğin bu zamanlarda çocuk olmak çok zor.

Siz yine de sorun, hiç vazgeçmeyin sormaktan. Sonra dinleyin, okuyun, öğrenin tarihinizi ve bugününüzü, Ata'nızı ve isimsiz onca kahramanınızı. Bayramınızı gönlünüzce kutlayın yarın, ama mutlaka kutlayın. Bu bayrama nasıl sahip olduğunuzu, dünya üzerinde ne kadar şanslı çocuklardan olduğunuzu öğrenin, size verilen armağanın kıymetini bilin.

İyilerle kötüleri ayırdetmekte kafanız karışması normal, siz yine hep sorun. Size verilecek cevapları aramaktan vazgeçersek yazıklar olsun bize.

Bütün parlak gözlü aydınlık gülüşlü çocuklara sevgilerimle!

İyi bayramlar hepimize :)
22 Nisan 2014




April 1, 2014

Ankara Seyircisi Zordur

Öyle bir gerçek vardır, hepimiz biliriz...

Ankara seyircisi hepimizi korkutur. İstanbul'da, Anadolu'da, İzmir'de seyirciyi ağlatabildiğiniz, güldürebildiğiniz, tepki alabildiğiniz bir oyunla bu kez Ankara turnesine çıkarsınız. Sessizce izleyebilir sizi, hiç reaksiyon vermeyebilir. Bir süre sonra, oyunun hep reaksiyon aldığınız belirli bölümlerinde salon sessizce çıt çıkarmadan oturmaya devam ederse sinirleriniz bozulabilir.

Ve hatta birinci perdenin sonunda koltuklar boşalabilir. Oyunun ortasında çıkamayacak kadar sahne kültürüne saygılı, ama beğenmediği bir oyunu son perdeye kadar izleyemeye kendini mecbur hissetmeyecek kadar da kendi haklarına saygılıdır.

Büyüklerimiz ustalarımız hep derdi, şimdi yeniden düşünüyorum; "Hele bir Ankara turnesi yapalım da oyun rüştünü ıspatlasın..." 

Çünkü Ankara; bugünkü egemen kültür(süzlüğe) bakmayın, soğuk da dense sıkıcı da dense, demokrasiyle, hak ve özgürlüklerle nefes alıp verebilen, kendisine verileni olduğu gibi kabul etmeyen, itiraz ve başkaldırı alışkanlığı üzerine kuruludur.

Mesela ODTÜ diye bir olgu vardır Ankara'da.
Siyasal vardır.
Ve bunlar Ankara'nın dokularına işlemiştir, her verileni öylece almaz.

Bakmayın siz 20 yıldır o Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğunda oturana; otursun kalksın dua etsin Ankara halkının "demokrasi" düşkünlüğüne, onun gibisine bile ses çıkaramaz, seçimi bekler.

Ama şu gün gördük ki, biz hiç bir seçimde gerçekten seçim yapamamışız aslında. Biz seçtik sanmışız, onlar bizim elimizden çıkan oyları bir abrakadabra ile bozuk paraya çevirmişler. Biz de çoğunluk bozuk paraya oy verdi sanıp, saygıyla kabul etmişiz çıkan sonucu.

Bu kez Ankara mecbur bırakıldığı bu kötü oyunu izlemeye itiraz ediyor, salondan çıkıyor, yuh'luyor, hakkını arıyor, bilet parasının iadesini istiyor.

Hayatında ilk defa oy verdiği bir partiden olan adaylığıyla, koca bir şehri değil koca bir ülkeyi peşine takıp demokrasi umudu olabilen bir başkanı hak ediyor Ankara; geceyarısı YSK'yı basan, sandıkları merdiven altlarında bekleten bir Büyükşehir Eşkiyasını değil.

Bakmayın siz Ankara'lıların her gün trafikte, mecliste oturup elini kaldırıp indirenleri beklediğine...
Bakmayın siz Çankaya'lıların her gün Cumhurbaşkanı'nı, Başbakan'ı ve konvoylarını sessizce çekmesine...

Ankara'dan çıkan ses bütün bir ülkeye yayılır ve her bir oy veren tek tek dönüp kendi hakkını arayabilir.

Mansur Yavaş bunu yaparsa Üsküdar da yapar, Beyoğlu da yapar, Antalya da, Ardahan da. Sonuç değişir ya da değişmez ama her bir oyun ne kadar kıymetli olduğunu Yalova'da gördük işte.

Onurumuzu çiğnetmeyecek, aç susuz uykusuz gözümüz gibi koruduğumuz sandıklarımızın güvenliğine zeval gelmesine müsade etmeyecek, demokrasiye saygımızı incitmeyecek, bizimle birlikte hileye hurdaya karşı durabilecek büyük başkanlara ihtiyacımız var. 

"Bir tek insanın burnu kanasa, ben ne yapayım o koltuğu mevkiyi" diyecek birisi... Haydutlukla, kabadayılıkla, eşkiyalıkla değil; hakla hukukla dayanan...

Biz Türk milletiyiz, direnmek kanımızda var, yeter ki yanımızda bir büyük olsun, gölge etmeyen destek eden...
 
Ankara seyircisi ayağa kalktı, demokrasi rüştünü bir kez daha ispat etti Ankara'da. Asla kabul etmedi, bir an bile demokrasinın gücünden vazgeçmedi.

Belki bundandır, Ankara'nın bozkırında yetiştiğimden... 
Nereye gidersem gideyim "angaralı" kaldığımdan...

Ya da aslında kanımızda hala kalan miktardaki gücü ayağa kaldıracak bir Başkan umudumuzu yeşerttiği için. 

Yavaş olsun ama tam olsun...
Tüm ülkeme yayılsın...

- 01.04.2014 -

"Bir tek insanın burnu kanasa, ben ne yapayım o koltuğu mevkiyi" diyecek birisi... 
Haydutlukla, kabadayılıkla, eşkiyalıkla değil; hakla hukukla dayanan...